İnsanların yaradılış dna sına kodlanmış olan önce ben kavramı, farkında olmadan bütün iyi niyetlerin en zemin görselliğini, bir picasso eseri ziyafetinde sergilemkte ve en beğenilen eser haline getirmektedir. Bütün farkındalıklarımızın dışarı yönelik olmasından mıdır bilinmez, öz elestiriye kepenkleri kapatmış durumda olmamız, enpati yeteneğimizi yok denilecek şekilde kısıtlamıştır. Kişisel eleştirisi manevra yeteneğini yitirmiş, tek düze yönde seyreder hale gelmiş insanlar topluluğu olarak, daima kendi bildiklerimizin, hayata dair rota çizmek konusunda, doğru pusula olduğuna inanınır ve at gözlüklerimizi cebimizden ayırmaz durumda yaşarız. Reel hayatlarımızda ki bu yorgun seramoninin, sanal Sohbet Odaları platformunda farklı idame edebileceği düşüncesi ile, hayatlarına bir yudum değişiklik katabilmek adına tercih ettikleri na reel ortamın, umulanın dışında yol çiziyor olduğuna şahit olan userler, denizin derinlerine dalıp vurgun yemiş dalgıç kıvamında hayal KıRıK’lığı yaşamaktadırlar.

Demokrasi gereği, her insanın eşit şartlarda hür ve aynı kalitede nefes alabilme hakkına sahip olduğu gerçeğinin gölgesinde, kimlik dillerimizi koruma ve onu özgürce kullanma hakkının da, en küçük bir anlam sapması olmadan, açıkça ortaya konmuş olması ve aralıksız kollanması temelinin ışığında, hem aynı temel haklara sahip olup, hemde farklı dünyaların da sahibi edasında davranan, her bir şeye sahip olduğuna, yada olması gerektiğine inanan sosyal çevremizin, zehir kusan bencilliklerinden ve narsistane tavırlarından sıkılan bizler, can havliyle koştur koştur daldığımız Muhabbet Odaları manzaralarınında bozulduğu gerçeği ile yüzleşmek zorunda bırakıldığımızda, farklı farklı Chat Odalarında şansımızı denemekteyiz…

İnsanların hastalık derecesindeki ego seviyeleri ve çevreleriyle olan ben merkezli itici ilişkileri kadar, karmaşık bir olguyu, ayrıntılı olarak incelemeyi denersek, bu denemelerin son derece sınırlı çerçevesi içinde, özellikle kişisel kimlik kavramları ile bağlantılı bazı durumları ön plana çıkardığını görürüz. Zati ezginliklerinin ve piskolojik olarak eksik hissettieri konular üzerindeki kişisel baskılarının, hala zırda bozuk olan yapılarını saklama çabası içersinde, koruma kalkanlarının savunma yerine hücuma dayalı olduğunu, eksikliklerini ve yokluğunu hissettikleri her şeyin, bir tamamlayıcı olarak kendilerine ait olmasi gerektiğini düşünerek, karşısındaki muhatablarını düşünmeden narsistce hareket ettiklerini görebiliriz…